25 Kasım 2013 Pazartesi

"Zayıflar, büyüklük taslayanlara: "Doğrusu biz size uymuştuk. Allah'ın azabından bizi koruyabilecekmisiniz?" derler..."

"Zayıflar, büyüklük taslayanlara: "Doğrusu biz size uymuştuk.
Allah'ın azabından bizi koruyabilecekmisiniz?" derler..."

Zayıflar zaten zaafa düşmüş kimselerdir. Onlar düşünce, inanç
ve hareket yönünden şahsi hürriyetlerini yitirmekle ve bu hürriyetlerini ellerinden kaçırmakla Allah'ın şereflendirdiği insanın en
önemli insanlık özelliklerini kaybetmişler ve kendilerini despotların
ve diktatörlerin elinde birer kukla durumuna getirmişlerdir. 

Allah'a
kul olacaklarına Allah'ın kullarına kul olmak küçüklüğüne düşmüşlerdir. Aslına bakılacak olursa zaaf bir özür değildir. Bilakis
suçtur. Allah hiç kimsenin zaafa düşmesini istemez. Çünkü bütün
insanları kendi sığınağına iltica etmeye çağırmakta ve Allah'a kul
olmanın izzet ve şerefiyle yaşamaya davet etmektedir. Ve hiç bir zaman için Hakteâlâ bir kişinin en önemli özelliği ve şeref kaynağı olan
şahsi hürriyetini ister kendi arzusuyle ister başkalarının zoruyle
elinden çıkarmasına müsaade etmez.

Maddi kuvvet nasıl olursa olsun hürriyet isteyen insanın hürriyetini elinden almaya muktedir olamaz. İnsanın insanlık şeref ve haysiyetini yok edemez. Çok azdır maddi kuvveti elinde bulunduranların insanın bedenine hâkim oldukları, ona eziyet edip işkence yaptıkları, baskı ve sindirme yoluyle ezdikleri... Ya vicdan... Ya ruh... Ya akıl... Hiç kimsenin gücü
yetmez onları ezmeye, yıpratmaya ve işkence altında sindirmeye...
Hapisler ve işkenceler yok etmez ruhun derinliklerindeki duyguları... Ancak o ruha sahip olanlar kendi elleriyle ruhlarını, vicdanlarını ve akıllarını hapse mahkum eder de ezilmesine müsaade verirse mümkün olabilir.
Hangi kuvvet o zayıf ve güçsüz -kimseleri despotların ve mütehebbirlerin inandığı inanç, düşündüğü fikir ve hareket doğrultusunda yürümeye zorlayabilir?...
Hangi küvet o güçsüz ve kimsesizleri Allah'tan başkasına zorla kul edebilir? Allah'tan başka kimdir onları yaratan, rızk veren ve
hayatlarını tekeffül eden? Hiç kimse yok... Hiç kimse onları kul
etmiyor zaafa düşmüş nefislerinden başka. Onların zaafları aslında
diktatörlerden ve despotlardan daha az kuvvetleri, daha aşağı mevkileri, daha az malları ve mertebeleri olduğu için değildir... Asla bütün bunlar dışa vuran belirtilerdir, kişiye bu belirtiler yüzünden zaafa düşmüş niteliği verdirmez. Asıl onların zayıf noktaları ruhlarıdır. Kalbleridir...
 İnsanın en önemli insanlık özelliği olan insan olma şeref ve haysiyetini yitirmişlerdir onlar. Bu yüzden zaafa duçar olmuşlardır...

Haddizatında her zaman zalimler ve despotlar azınlıkta, ezilenler ve zaafa düşenler çoğunluktadır. Şu halde neden bunca çoğunluk
bu azınlığın elinde inim inim inlemektedir? Nedir onları bu azınlığın
önünde boyun eğmeye sevkeden âmil? Bütün bunların asıl sebebi
ruhlarının zayıf olmasıdır. Azimden yoksun olmalarıdır. Hamasi
duygularının erimesidir. Ve Allah'ın insanoğluna lütfettiği insanın
derûnunda bulunun insanlık haysiyet ve şerefinden mahrum olmalarıdır...
Şurası muhakkak ki despotlar kitleleri ancak yine o kitlelerin isteğiyle ezer ve sindirirler. Şayet isteseler onlar her zaman bu despotlara ve diktatörlere karşı koyabilirler ama bu bölük pörçük olmuş yığınlarda eksik olan zaten irade değil midir?..
Buradaki âhiret sahnesinde horlanmış ve zillete duçar olmuş bulunan zayıflar; peşlerinden sürüklendikleri despotlara ve mütekebbirlere soruyorlar:
"Doğrusu biz sise uymuştuk. Allah'ın asabından bizi koruyabilecek inisiniz?''
Doğrusu biz size uyduğumuzdan bu acı sonuca vardık.
Belki de onlar acıklı azabı görünce hâlâ o büyüklük taslayan .mütekebbirleri tahrik ederek kendilerini azaba duçar olmaktan alıkoyacaklarını sanıyorlar. Ayeti kerîme onların her halükârda zillet kokusu ve damgası taşıyan sözlerini anlattıktan sonra o büyüklük taslayanların bu suale şöyle karşılık verdiklerini bildiriyor.
"Onlar da: "Allah bizi doğru yola eriştirscydi biz de sisi eriştirirdik. Şu halde artık sızlansak ta katlansak ta birdir. Bizim için kaçacak hiç bir yer yoktur." derler.".

Bu karşılıkta da açıkça sıkıntı ve bıkkınlık havası hâkim.
"Alah bizi doğru yola eriştirseydi biz de sizi eriştirirdik..."
• Neden öyleyse bizi levm ediyorsunuz? Biz de siz de aynı yolun
yolcusuyuz ve varacağımız yer farklı değil. Biz hidayete erip te sizi
dalâlete sevketmiş değiliz ki. Eğer Allah bizi hidayete eriştirseydi biz
de sizi hidayete götürürdük. Nitekim dalâlete sürüklendiğimiz için
sizi de dalâlete sürüklemedik mi? Bu durumu da onlar kendilerinin gittikleri hidayeti de dalâleti de Allah'a nisbet ediyorlar. O anda
kabulleniyorlar Allah'ın kudretini. Halbuki daha önce hem kendileri
kabul etmiyorlardı Allah'ın kudretini hem de peşlerinde sürükledikleri kimselere kabul ettirmiyorlardı. Zayıfların ve güçsüzlerin üzerine öyle yıkılıyorlar öyle yıkılıyorlardı ki kudret sahibi ve Cebbar
tanrının gücünü kudretini hesaba hiç katmıyorlardı. 
Dalâlete gitmenin ve dalâlete sürüklemenin sorumluluğunu Allah'a vererek kendilerini kurtarmak istiyorlar şimdi Halbuki Allah hiç bir zaman dalâleti emretmez: "Muhakak ki Allah hiç bir zaman azgınlığı emretmez." Sonra onlar gizlice bu zayıf düşmüş ve ezilmiş kitlelere sabretmenin de bağırıp çağırmanın da hiç bir fayda sağlamayacağını fısıldayarak açıklıyorlar. 

Çünkü artık azabı haketmislerdir ve sabretmek te çığlık atmakta bu azabı kaldırmaz üzerlerinden. Bağırıp
çağırmanın fayda verdiği ve azabı kaldırdığı anlar geçmiştir artık.
Çığlıklarla dalalete gidenlerin hidayeti buldukları zamanlar yoktur
şimdi. O sıralarda şiddetlere karşı gösterilecek sabır Allah'ın rahmetini celbedeceğinden fayda verirdi. Ama şimdi her şey bitmiştir.
Ve artık kaçıp kurtulmanın imkânı kalmamıştır.
"Şu halde artık sızlansak ta katlansak ta birdir. Bizim için kaçacak hiç bir yer yok tur
iş bitmiştir... Tartışmalar son bulmuş ve karşılıklı konuşmalar
nihayete ermiştir. 

Şimdi sahnede çok tuhaf bir şey görüyoruz... Evet
evet şeytan çıkıyor sahneye... Aldatıcıların yardımcısı ve aldatmanın numunesi şeytan... 0 anda bakıyoruz ki şeytan kâhinler kılığına bürünmüş veya tam şeytanlık kıyafetine. Hem zayıf düşmüşlere hem
de mütekebbirlere birlikte şeytanca fısıldıyor. Ve bu söyledikleri
şeyler o kadar korkunç ki onların karşılaşacakları azaptan daha katı:
ŞEYTANIN SÖZLERİ
İş olup bitince şeytan: "Gerçekten Allah size sözün doğrusunu
söylemişti. Ben de size söz verdim ama sonra caydım. Sizi zorlayacak hiç bîr nüfuzum da yoktu. Yalnız ben sizi çağırdım siz de geldiniz. 0 halde beni değil kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam,
siz de beni kurtaramazsınız. Esasen daha önce beni Allah'a ortak
koşmanızı kabul etmemiştim. Doğrusu zalimlere can yakıcı bir azap
vardır.
Allah Allah... Gerçekten şeytan mı o?... Evet doğru, şeytan... Bu
karşılıklı konuşmalarda o güçsüzlerin ve mütekebbirlerin şahsiyetleri bütün ayrıntıarıyle ortaya çıktığı gibi şeytanın da şahsiyeti ortaya çıkıyor...



3 yorum:

  1. "Zayıflar, büyüklük taslayanlara: "Doğrusu biz size uymuştuk.
    Allah'ın azabından bizi koruyabilecekmisiniz?" derler..."
    Zayıflar zaten zaafa düşmüş kimselerdir. Onlar düşünce, inanç
    ve hareket yönünden şahsi hürriyetlerini yitirmekle ve bu hürriyetlerini ellerinden kaçırmakla Allah'ın şereflendirdiği insanın en
    önemli insanlık özelliklerini kaybetmişler ve kendilerini despotların
    ve diktatörlerin elinde birer kukla durumuna getirmişlerdir.
    Allah'a
    kul olacaklarına Allah'ın kullarına kul olmak küçüklüğüne düşmüşlerdir. Aslına bakılacak olursa zaaf bir özür değildir. Bilakis
    suçtur. Allah hiç kimsenin zaafa düşmesini istemez. Çünkü bütün
    insanları kendi sığınağına iltica etmeye çağırmakta ve Allah'a kul
    olmanın izzet ve şerefiyle yaşamaya davet etmektedir. Ve hiç bir zaman için Hakteâlâ bir kişinin en önemli özelliği ve şeref kaynağı olan
    şahsi hürriyetini ister kendi arzusuyle ister başkalarının zoruyle
    elinden çıkarmasına müsaade etmez.
    Maddi kuvvet nasıl olursa olsun hürriyet isteyen insanın hürriyetini elinden almaya muktedir olamaz. İnsanın insanlık şeref ve haysiyetini yok edemez. Çok azdır maddi kuvveti elinde bulunduranların insanın bedenine hâkim oldukları, ona eziyet edip işkence yaptıkları, baskı ve sindirme yoluyle ezdikleri... Ya vicdan... Ya ruh... Ya akıl... Hiç kimsenin gücü
    yetmez onları ezmeye, yıpratmaya ve işkence altında sindirmeye...
    Hapisler ve işkenceler yok etmez ruhun derinliklerindeki duyguları... Ancak o ruha sahip olanlar kendi elleriyle ruhlarını, vicdanlarını ve akıllarını hapse mahkum eder de ezilmesine müsaade verirse mümkün olabilir.
    Hangi kuvvet o zayıf ve güçsüz -kimseleri despotların ve mütehebbirlerin inandığı inanç, düşündüğü fikir ve hareket doğrultusunda yürümeye zorlayabilir?...
    Hangi küvet o güçsüz ve kimsesizleri Allah'tan başkasına zorla kul edebilir? Allah'tan başka kimdir onları yaratan, rızk veren ve
    hayatlarını tekeffül eden? Hiç kimse yok... Hiç kimse onları kul
    etmiyor zaafa düşmüş nefislerinden başka. Onların zaafları aslında
    diktatörlerden ve despotlardan daha az kuvvetleri, daha aşağı mevkileri, daha az malları ve mertebeleri olduğu için değildir... Asla bütün bunlar dışa vuran belirtilerdir, kişiye bu belirtiler yüzünden zaafa düşmüş niteliği verdirmez. Asıl onların zayıf noktaları ruhlarıdır. Kalbleridir...
    İnsanın en önemli insanlık özelliği olan insan olma şeref ve haysiyetini yitirmişlerdir onlar. Bu yüzden zaafa duçar olmuşlardır...
    Haddizatında her zaman zalimler ve despotlar azınlıkta, ezilenler ve zaafa düşenler çoğunluktadır. Şu halde neden bunca çoğunluk
    bu azınlığın elinde inim inim inlemektedir? Nedir onları bu azınlığın
    önünde boyun eğmeye sevkeden âmil? Bütün bunların asıl sebebi
    ruhlarının zayıf olmasıdır. Azimden yoksun olmalarıdır. Hamasi
    duygularının erimesidir. Ve Allah'ın insanoğluna lütfettiği insanın
    derûnunda bulunun insanlık haysiyet ve şerefinden mahrum olmalarıdır...
    Şurası muhakkak ki despotlar kitleleri ancak yine o kitlelerin isteğiyle ezer ve sindirirler. Şayet isteseler onlar her zaman bu despotlara ve diktatörlere karşı koyabilirler ama bu bölük pörçük olmuş yığınlarda eksik olan zaten irade değil midir?..
    Buradaki âhiret sahnesinde horlanmış ve zillete duçar olmuş bulunan zayıflar; peşlerinden sürüklendikleri despotlara ve mütekebbirlere soruyorlar:
    "Doğrusu biz sise uymuştuk. Allah'ın asabından bizi koruyabilecek inisiniz?''
    Doğrusu biz size uyduğumuzdan bu acı sonuca vardık.
    Belki de onlar acıklı azabı görünce hâlâ o büyüklük taslayan .mütekebbirleri tahrik ederek kendilerini azaba duçar olmaktan alıkoyacaklarını sanıyorlar. Ayeti kerîme onların her halükârda zillet kokusu ve damgası taşıyan sözlerini anlattıktan sonra o büyüklük taslayanların bu suale şöyle karşılık verdiklerini bildiriyor.


    YanıtlaSil
  2. Ey Zalim Devlet!
    Zulüm Senin Fıtratından Bir Parça Gibi Oldu
    Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilayeti olarak 18 Eylül 2014 tarihinde başlattığımız "Hizb-ut Tahrir'e Yönelik Yargı Zulmüne Dur De" başlıklı kampanya çerçevesinde, Türkiye'nin birçok şehrinde zulme dur demek için imza stantları açtık. Mescit ve camilerde zalim devletin Hizb-ut Tahrir üyesi dava erlerine yaptığı zulmü Müslüman halka anlattık ve onlardan imza topladık. Şehir merkezlerinde, caddelerde ve meydanlarda imza stantları açtık. Müslüman Türkiye halkı bu faaliyetlerimize çok yoğun ilgi gösterdi.
    Lakin Türkiye Cumhuriyeti, sanki fıtratından bir parçaymışçasına dün olduğu gibi bugünde zulmetmeye devam ediyor. 09 Kasım'da Ankara Keçiören'de, 16 Kasım'da yine Ankara Yenimahalle'de, 21 Kasım'da Malatya'da ve en son 22 Kasım'da Siirt ve Bursa'da toplam 18 Hizb-ut Tahrir üyesi Müslüman kardeşimiz gözaltına alındı. Bursa'da gözaltına alınan kardeşlerimizin içinde 11 yaşında gencecik bir yiğit vardı. Zalim devlet zulmünü ona da ulaştırdı. 11 yaşındaki Sinan, babası ile beraber polisler tarafından gözaltına alındı. Diyarbakır ve başka birçok şehirde devletin zulmünü yöneticilerin ve yetkililerin yüzüne haykırmaktan korkmayan ve bu zulmü tüm halka duyuran stant görevlisi kardeşlerimiz polisler tarafından taciz edildiler. Polisler stantları kaldırmaları için kardeşlerimize baskı uyguladılar.
    Ancak Elhamdülillah! Müslüman Türkiye halkı tüm şehirlerde Hizb-ut Tahrir gençlerinin yanında durdu. Müslümanlar, gözaltına alınan kardeşleri serbest bırakılıncaya kadar karakol ve emniyet binalarının önünden ayrılmadılar. Elhamdülillah! Artık Müslümanlar gerçek dava adamlarına sahip çıkıyorlar. Elhamdülillah! Artık Müslümanlar gerçekten mazlumun yanında saf tutuyorlar. Ve Elhamdülillah! Artık Müslümanlar zalime karşı hakkı haykırmaktan geri durmuyorlar.
    Ey Zalim Yöneticiler! Biz, zulme ve zalime karşı hakkı haykırmayı şiar biliyoruz. Biz, zalim hükümdar (yönetici) karşısında susan dilsiz şeytanlardan değiliz. Biz, vaktin yaklaşmasıyla paçaları tutuşan kâfir yöneticilerin korkulu rüyası olan Raşid-i Hilafet için çalışıyoruz. Biz, zulümlerden korkmadan, musibetlere sabrederek, baskılar karşısında yılmadan ve yalnız Allah Subhanehu Ve Teâlâ'nın vaadine güvenerek yolumuzda yürüyoruz. Bizim yolumuz açık. Biz ufuktaki güneşi görüyoruz. Çünkü biz, önümüzü aydınlatan Rasulullah Sallahu Aleyhi Ve Sellem'in yolunu takip ediyoruz. Ya siz? Burnunuzun ucunu dahi göremiyorsunuz. Çünkü sizi karanlığa sürükleyecek zulme tutunuyorsunuz. Hal bu ki, zulüm ateştir. وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُونَ "Zulmedenler nasıl bir inkılab ile devrileceklerini, yakında bileceklerdir." [Şuara 227]
    Ey Zalim Devlet! Sana gelince, zulüm fıtratından bir parça gibi oldu. Bugün seni ve köhne demokrasini korumak için koltuk işgal eden yöneticileri seleflerinden ayıran tek şey giydikleri elbiselerdir. O elbiseler bir utanç olarak kıyamet günü yüzlere fırlatılacaktır.
    Ey Müslümanlar! Sizler zulme uğramış kardeşlerinize sahip çıktığınız gibi davanıza da sahip çıkın. Çünkü bu dava sizi 91 yıldır hasretini çektiğiniz devlete kavuşturacaktır. İşte o devlet, Allah Subhanehu Ve Teâlâ'nın emrettiği, Rasulullah Sallahu Aleyhi Ve Sellem'in müjdelediği sizin devletinizdir. İşte o devlet, İkinci Raşid-i Hilafet Devletidir.
    https://www.facebook.com/huseyin.sasmaz.75/videos/vb.100000324607185/1002015113152633/?type=3&theater

    YanıtlaSil
  3. "Zayıflar, büyüklük taslayanlara: "Doğrusu biz size uymuştuk. Allah'ın azabından bizi koruyabilecekmisiniz?" derler..."
    http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2013/11/zayflar-buyukluk-taslayanlara-dogrusu.html
    http://www.islamvehayat.com/yoneticiler-ve-yonetilenler-video_d12601.html

    YanıtlaSil